makinalaşmayı olumlayamıyorum | ilk durum hikaye denemem

güneşin doğuşunu hissediyorum perdem sararıyor, ışık hüzmeleri battaniyemi işgal ediyor. keşke işgale engel olabilsem sanrıların hükümranlığından kaçabilsem ama yok idealist güneş doğmak zorunda, kaybedeni baştan belli bir savaş, tek yapılacak yataktan kalkıp zırlanmak. zırla adem oğlu adem, iş kıyafetlerini giymeyi unutma ama, zırla ademoğlu adem, bağçığın açık kalmış merdivenlerden yuvarlanıp ölme sakın haa, zırla ademoğlu adem.

aynı arabaya bin ve aynı yollar üzerinden geç aynı şarkıları dinle ve doğru zımparanın başına! saat kaç? eyvah on dakika geç kalmışım daha fazla kalmalıydım, erken yol aldım demek hay aksi. son durak yanık odun tozları vadisindeki tezgahın biri, hayır o bozuk, yine elini kaptıracaksın elini, o değil öteki. usul usul koyun gibi giy bakayım eldivenini, tek meziyeti ablasını zengin kişinin siktiği mühendisi kızdırma giy şu çabuk lanet eldiveni. ne? yırtık olan eldiven bu, kesin kürt çalmıştır -ilk onun aklıma gelmesi de bi acayip- ama o akıl edemez, bulgarlar yok o buralara uğramazlar, suriyeli mi acaba? onun elindeki de yırtık, şimdi gitsem desem yırtık eldivenim diye, azar, neyse boşver.

aslında huzur veren bi yanı da var bu torna makinesinin üstünde ellerin gelip gidişinin, bazen sesler öyle artıyor ve aletin dönüşü öylesine elini ısıtıyor ki düşünmeye vakit buluyor insan, nedenler arıyor kendince, tâbi bulamıyor en nihayetinde, insanların açlık ve bir dam dışında çalışmaya olan sevdası. nasıl bir neden acep, ne oldu da olumlamaya başlandı, kaçınılmaz ve sonsuz oluşu mu?

beni düşünmeye iten o anlar silsilesi kimilerine düşünmeme fırsatı mı veriyordu. aynı kelamları farklı düşünceler ile yazmak insan oğlunun üzerindeki o karanlık sis, tekrar etmek, çok vaktimiz varmış gibi tekrar etme lüksünü kendimizde görmek. tabi bu vakit darlığına olan mahsup hüznüm hayata olan yaşama olan istencimden değil, ölüm her zaman evet onun dediği gibi hep geç kalınmıştır, matquara'nın aksine birileri gaybden değil gerçekten alır ilhamını ve her anlarında işitirler ahımı.

bulgar numara iki bağırdı, yaşlı tıraş olmaktan incelmiş yüzü sesiyle dalgalandı, mola vakti, kaç yıl geçti kim bilir aradan bir yıl bir asır bir ömür. zamanın burada bizim sandığımız aksine farklı aktığı ortada. kireçten başka bir şey içermeyen çaydanlık, kesin demirci adem dövmüştü bunu ya da dağı ikiye bölen o eski türkler dövmüştü, onlar kadar eski çünki. 

günün benim için en iğrenç vakti bu vakit, günün tam ortası olmasından değil, o lanet ortalamalık içgüdüsünden başka bu insanlara konuşma zorunluluğu. sikiş sigara ve çay bu insanlar için döngü, her gün aynı şey, bir edepsiz çingene vermiş bedenini her önüne gelene anca bunlardan beklenirmiş öyle dedi gürcü ve daha kötüsü her gün öyle diyor gürcü, kelimesi kelimesine.

yanındakilerde aynı şaşkınlık ile dinliyor, mimikler! ahh o mimikler yok mu? insanın hayrete düşme zevki hep aynı tekerrür ediyor. ermeni moruk durur mu başlıyor bosna hikayelerine, yakışıklı çehresini görenler atlıyor üzerine ve o 'masum kısrak' tepiyor hepsini, ne inandırıcı hikaye ama. bu vakitleri suriyeliler ile konuşarak geçirme gafletine düştüm birkaç kez ve onlar da sikiş sigara ve yalandan daha alacağını buldum, ızdırabın sürekliliğinin devamı yüceler yücesi umut, unutmalarını tembih ettim bana hollanda'da yaşayan kaçakçıyı anlattılar, kaçmayı tembih ettim bana halep'teki ailelerini anlattılar.

umutları ile beni de zehirliyeceklerdi bu durumdan bir türlü kaçabildim kendi kanımdan biri, hayır ayı gürcü'den bahsetmiyorum, kardeşimden, insanın sahip olabileceği yegâne övünç kaynağı, kısmen de olsa onu anlayabilen bir kardeş ama bu anlamsızlıklar arasında ikimizde sükuneti seçtik, tek yol buydu iki aklı selim seçebilirdi bu yolu.

Makineleşmek Karikatür | Umut Sarıkaya
Makineleşmek Karikatür | Umut Sarıkaya 

makineleşmek de zorlamıyor değildi hani beni? bu zaman anladım romantik mağara kaçkının da haklı olabildiği gerçeğini, anladım anladım da bu gerçeklik kırılmasını saatlerin ilerleyişi ile kanın boşaldığı yerine yağın makine yağının dolması, gözlerin akıp ibreye dönmesi farklı bir buhran aşılıyor bu 'işlere' yabancı gövdeme. makinenin dinlenmesi düşünmesi hatta ve hatta yaşaması gerekmez onun gerekliliği yekpare iş gören bir yapı, yabancının cesedi.

numara iki bulgar bağırdı iş vakti! çalış türk çalış öğün vatan millet ve evet tezgah, torna tezgahı. laf arasında övme gafletine düştüğümü şimdi fark ettiğim o tezgah, o an var ya bu yolculuk içinde bir vaha övünç anı makine olma yolunda başlangıç. kanlar boşalıyor yağlar pompalanıyor, kaslar yırtılıyor kayışlar geriliyor, kalpler duruyor pistonlar dönüyor ve bu vaha kendisinin gerçek yüzünü gösteriyor, o düşünme anı saatler koştukça yitiyor bizim eski romantiği haklı çıkarıyor. insanoğlu hayatta kalmaya çalışayım derken lanetlendi hem de iki kere birine umut inanç dedik diğeri ise makineleşmek.

boğazım işgal ediliyor kusmuk ile sabahki güneşin işgalini anımsıyorum, gözlerim yaşarıyor ve ben burada benliğimi yitiriyorum, makinenin iradesi yoktur ve iradesizler için benlik sadece sözden ibarettir, sözler ki havada bile kalamaz böylesine tozlu pis ortamda. devletim çok yaşa! patronum çok yaşa! yolum çok yaşa! ben yüce bir amaç uğruna feda ettim benliğimi, türk öğün ya da övün, günün sonunda gece dövüneceksin, ağzındaki kusmuğu böğür.

yol evet büyük yol hani şu üzerine methiyeler düzülenden, kervanların kurulduğu sarayların dikildiği şu kandırmaca, iğrenirim ondan sona ben sona aşığım, başlangıç (yol) gibi belirsizdir hatırlar mısınız sorarım size? anneniz ve babanızın hayvanlaştığı anı ya da hep bir ağızdan evet sen bizim rabbimizsin sana biat ederiz kalu bela deriz dediğiniz anı, handiyse yol kadar iğrenirim ondan silginin berisindeki izler, bir de yol var sahi burada oturan avanakların küfürden vakit ayırdıkları dilimlerde kervanlar diktikleri.

araba alacağım ev alacağım ve bunun için burada acı çekeceğim bir de liberal olan beni suçlarlar maddecilik ile halbuki benim hatıralarımda yoktur hiç nesnelere hallendiğim, hallerde satılan ucuz benlikler ister bunları ve başkalarınınkine hallenirler, başkalarının zenginliğine hâlbuki tabut anadolu zombisi bile bilir 'başkasının sikiyle girilmez gerdeğe'.

numara bir bulgra bağırdı vakit iş vakti! duydun mu ademoğlu keşke iyi bağlamasıydın bağıcığı, düşüp de ölmek için ne kadar da basamak vardı hâlbuki adem oğlu. inanır mısınız ben de dualar ederdim, evet ben mahallenizin bedbini lakin hiçbir vakit gören olmadı seferden döneni ölüm ruha erken tezahür etti bıraktı geriye cesedi.

gün bitti güneş batalı olmuş, güzel onu görmek istemem.

her ne kadar önceden kısa bir hikaye denemem olmuş olsa da şuana kadar yazdığım nispeten uzun denilebilecek ilk hikayem, olay hikayesi şeklinde kurgulamama rağmen şahsen uzaktan baktığımda deneme yazısına kaydığını çok rahat söyleyebilirim bir diğer hususta 'makineleşmek' üst metnini çok bulanıklaştırmam olduğu ve evet tekrara düştüm maalesef. buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ederim. {alertInfo}

daha fazla kişiye erişmem için arkadaşlarınızla veyahut sosyal medya hesaplarınızda paylaşırsanız bana tarif edilmez bir mutluluk yaşatırsınız. {alertSuccess}

ömer faruk

yazıyorum bir şeyler anonimliğin gölgesinde kendi kendime, yadırgama beni eyy yolcu, kimi vakit deneme günceleri yazarım kimi vakit kısa hikayeler en nihayetinde buradayız, mecburuz. // kişisel blog yazıları, deneme günceleri, hikaye denemeleri, deneme yazıları, makaleler, film ve dizi yazıları

4 Yorumlar

  1. Doğal olarak biraz daha çalışman lazım. Özellikle başlarda hafif bir tür karmaşası olmuş.. Ama kendine has bir üslubun temelini atmışsın. (Günümüz yazarlarının %90'ı bundan yoksun.)

    Bana biraz duygu eksikliği varmış gibi geldi. Daha doğrusu kahramanın;o bıkkınlığı, çaresizliği, öfkeyi, kabullenmişliği tam olarak bana sirayet etmedi. İlk tecrübelerin olduğu için zamanla bunu da başarırsın umarım.

    Son olarak kurgunu çok beğendiğimi söyleyebilirim. Tam Sait Faik-Ömer Seyfettin'den esintiler taşısa da orijinal olmuş. (Aslında şu aralar pek vaktim yok. Yoksa daha detaylı bir inceleme yapmak istiyorum. Ama yine de kısaca düşüncelerim bunlardır.)

    Başarılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. değerli yorumun için çok çok teşekkür ederim, karmaşa olayının farkındayım makinelesms kısmında iki kere tekrara ve sırlama hatası yaptığım ortada. duygusuzluk kısmı ise bilemiyorum, hikayenin duygusuz ve yabancı olmasını istedim.

      sait faik ve ömer seyfettin maalesef okumadım ama merak ettim okuyacağım.

      Sil
  2. çok güzel yazıyorsun böyle evam et

    YanıtlaSil
  3. nick'ine tıklayınca niye kız fotoları aramasi cikiyo : D

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski