cumartesi sabahı yalnızlığı milyon yıllık baş ağrısı, şişik gözler, dolmayı bekleyen tabutum ona koşar onu sayıklarım. tükenmişliğin tende hissi tinin kabullenişi. uyandır beni bu rüyadan gri bir silüet beliriyor uzaktan. uzun bir koridordayım şimdi tek yön duvarları kahverengi, yanlış yolda olduğuma dair bir his kaplıyor bedenimi, sıra sıra kapılar var ve kulpları sıcak, alttan cehennem sarısı ışık hüzmesi fışkırıyor, kulağımı yaslıyorum kapıya tanıdık birkaç yırtınış.
sıkılacak kadar var olduğumu düşünmesem de sıkılıyorum, dünün yokluğu bugünün silikliği arasında hayat göçmeni avanak bir boşlukta, kahverengi duvarların sıkıcılığını beni taciz etmekte. yumruk yaptım elimi vuracak bir şeyler istiyorum, hiçbir şey bulamayınca kendimi dövüyorum. şuan yanımda olan ve ondan başkasıyla muhatap olmadığım yarı benliğim.
![]() |
Albert Camus Sözcü Okuyor | Memes |
sıkıcılığın nedeni budur belki kendimle olma zorunluluğum, başkalarının gölgesinde konaklamalıydım belki, şu matquara'nın köpeği gibi ideallere tutunmalıydım, eş dost dava. o zaman kendimden kaçabilirim, cehennem başkaları değil kişinin kendisi, aynı melodiyle sonsuza değin benzer sözlerle tekrarlanan o türkü kendimden münezzeh olunca susacak kendim bir hiç olunca kafatasımın içindeki ateşin evriminin artığı vıcık vıcık ten rengi tuzak büyümeyi kıvrılmayı durduracak ve ağrı duracak.
sıkılmak benle beraber bir cumartesi ikindisi uykusuna naif yokluğa karışacak, bir bedbin varmış yok olsun.
Sıkılmak kavramını anlattığınız betimlemelerle kendim yaşamış gibi hissettim.
YanıtlaSilAklıma gelen, insanın sadece kendiyle baş başa kaldığında sıkıldığı değil de başkalarıyla birlikte zaman geçirdiğinde de sıkılabildiği oldu. Zamanımızı kimlerle, nasıl geçirdiğimiz çok önemli.